Asliye Ceza Mahkemesi ve Görevi
(3) Silahlı Kuvvetlerden ayırma cezası; disiplin amirlerinden en az ikisinin teklifi üzerine yüksek disiplin kurulları tarafından verilebileceği gibi, eldeki bilgi ve belgelere göre yüksek disiplin kurulları tarafından resen de verilebilir. Milli Savunma Bakanının eldeki bilgi ve belgelere ya da gerekli görmesi üzerine yaptırdığı disiplin soruşturması sonucuna göre hakkında bu cezanın verilmesine kanaat getirdiği personelin dosyaları bir karar verilmek üzere doğrudan yetkili yüksek disiplin kuruluna sevk edilir. Bir kimsenin kişilik haklarını ihlal edcek şekilde video, resim, haber, yorum vb. Içeriklerin internet ortamında paylaşılması halinde, kişilik hakkı ihlal edilen kişi içeriğin çıkarılmasını veya erişimin engellenmesini isteyebilir (5651 sayılı Kanun m.9/1). Kişilik haklarının ihlali, hukuken bireye karşı işlenen bir “haksız fiil” olarak kabul edilmektedir. Kişilik haklarına yapılan her saldırı bir haksız fiildir, ancak her haksız fiil suç teşkil etmez. Suç teşkil etmese bile internet yayını üzerinden yapılan her türlü kişilik hakkı ihlali nedeniyle erişimin engellenmesi kararı verilebilir. Örneğin, bir kimsenin çevresine zararlı ve kötü bir insan olduğu, borçlarını ödemediği, yalan söylediği şeklinde internet üzerinden yapılan bir yorum, kişilik haklarının açık bir şekilde ihlali niteliğinde olup hak ihlaline uğrayan kişi ilgili yorumun kaldırılması ve erişimin engellenmesi talebinde bulunabilir. 1- Genel AçıklamaSanık hakkında müstehcenlik suçundan açılan kamu davasında Aydın 3. Asliye Ceza Mahkemesi, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 226. Maddesinin (4) numaralı fıkrasında yer alan “doğal olmayan yoldan” ibaresinin Anayasanın 12, 17, 20 ve 42.
- İrtikap” başlıklı TCK m.250/1’de icbar suretiyle irtikap suçu; “Görevinin sağladığı nüfuzu kötüye kullanmak suretiyle kendisine veya başkasına yarar sağlanmasına veya bu yolda vaatte bulunulmasına bir kimseyi icbar eden kamu görevlisi, beş yıldan on yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
- 1.6 Bu Koşullarda, TNT’nin tüm kararları yalnızca TNT’nin takdirine bağlı olarak alınır.
- Memurların Devlet memurluğu statüsünü düzenleyen kurallara uymamaları nedeniyle kurum düzenini bozan fiillerine “disiplin suçu”, fiillerine uygulanan idari yaptırıma ise “disiplin cezası” adı verilir.
Kanaatimce bu okullardaki hukuk dersleri artırılmalı ve teoriden ziyade uygulamaya dönük eğitim verilmelidir. Yine öğrencilik döneminde sorumluluktan uzak bir anlayış içinde takip edilen derslerde öğrenilen bilgilerin çabuk unutulduğu bir gerçektir. Bu nedenle disiplin amirlerine hizmet içi eğitim kursları düzenlenmelidir. AYİM uygulamalarında disiplin cezalarının konu unsuru yönünden denetim, aslında disiplin cezası olmayan idari uyarı yazılarının disiplin cezası kabul edilerek kayıtlara geçirilmesi işlemlerinde ortaya çıkmaktadır. Başka bir kararında; “…Davacı hakkında tesis edilen ikinci işlem, sebep işlemi olarak idari uyarı yazısına dayalı olarak tesis edilen disiplin ceza puanının düşülmesi işlemidir.
Bu hükme göre araç veya mütemmimlerini bırakma fiili cezalandırılmış olup, belediyelerce bu araç-gereç için toplama yeri ve takvimi öngörülmemiştir. Bu haliyle yasanın eksik olup, “belediyenin ilan ettiği yerler dışında” bırakanlara ceza verilmeli ve belediyeye de görev yüklenmeliydi. Bu sebeple cezada hukuka aykırılık olmasa bile kaldırma masraflarının istenilmesinde bu husus dikkate alınabilir. Kanununun (2) nolu bendinde toplu taşıma araçlarında, tütün mamulü tüketilmesi hali düzenlenmiştir. Kabahat özel kişilerin işlettiği toplu taşıma aracında işlenmişse cezayı ilk başvurulan kolluk birimi yetkilisi verecektir. Eğer araç kamuya aitse, birinci fıkrada olduğu gibi cezayı, ilgili birim amiri veya yetkili kıldığı görevli verecektir. Kamuya ait toplu taşıma aracı denince de çok büyük oranda akla belediyeler gelmektedir. Bu sebeple, belediye araçlarında bu kabahatin işlenmesi halinde belediyenin ilgili birim amiri ceza verecektir\. 7/24 müşteri desteğiyle her türlü sorunda yanındayız, kesintisiz oyunun keyfini çıkar. Paribahis giriş\. Kanununun (1) numaralı bendinde “kamu hizmet binalarının” kapalı alanlarında tütün mamulü tüketen kişiye ilgili idari birim amirinin yetkili kıldığı kamu görevlileri tarafından ceza verilir. Bu durumda, özel olarak “belediye” tüzel kişisi olarak olmasa da, belediyelere ait binalarda “birim amiri” sıfatına haiz belediyeciler bu cezayı verebilir. Kanun koyucu toplumun bütün bireylerinin kullanımına tahsis edilmiş bulunan meydan, cadde, sokak ve yayaların gelip geçtiği kaldırımları, yetkili makamların açık ve yazılı izni olmaksızın işgal etme veya buralarda mal satışı arz etme ile kaldırımlar üzerinde inşaat malzemesi yığmayı kabahat olarak düzenlemiş, yaptırım olarakta idari para cezası öngörmüştür[27].
Şu an için gözaltı tedbiri yetkisi cumhuriyet savcısına bırakılmıştır. Kamuoyunda “İç Güvenlik Paketi” adı bilinen yasa çalışmasında, gözaltı tedbirini uygulama yetkisinin istisnai olarak kolluk amirine de verilmesi amaçlanmaktadır. Cumhuriyet savcısının yanında, önleyici veya adli kolluk sıfatıyla kolluk amirine bireyi gözaltına alma yetkisinin tanınmasının ne getireceğini, bu yetkinin kötüye kullanılıp kullanılmayacağını ve sonuçlarını bu yazıda tartışmayacağız. Konumuza dönecek olursak; bir veya iki şüphelinin işlediği iddia edilen suçlarla gözaltı süresi, yakalama yerine en yakın hakim veya mahkemeye gönderilmesi için zorunlu süre hariç, yakalama anından itibaren 24 saati geçemez ve yol süresi de 12 saatten fazla olamaz. Belirtmeliyiz ki, burada öngörülen yol süresi yakalanan kişinin yakalama yerine en yakın hakim veya mahkeme önüne çıkarılması zorunluluğunu öngörmez. Maddede tanımlanan yakalama suçüstü hallerini kapsadığından, doğal olarak yakalanan kişinin en yakın hakim veya mahkemeye götürülmesi gerekir.Yazıda ana tartışma konumuz da bu husus olacaktır. Anayasa m.129/6 uyarınca; memurlar ve diğer kamu görevlileri hakkında işledikleri iddia edilen suçlardan dolayı ceza yargılaması yapılabilmesi, kanunda belirlenen istisnalar saklı kalmak kaydıyla, kanunun gösterdiği idari merciin iznine bağlıdır. Anayasa m.129/6’da yer verilen ve memurlarla diğer kamu görevlilerinin yargılanmasına dair usulün düzenlendiği kanun, 4483 sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanun’dur. Maddesinde, memurlar ve diğer kamu görevlilerinin görevleri sebebiyle işledikleri suçlardan dolayı yargılanabilmeleri için izin verilmesi usulü düzenlenmektedir. Madde metninden açıkça anlaşıldığı üzere; bu Kanun kapsamına giren kişilerin görevleri sebebiyle işledikleri suçlardan dolayı haklarında yargılama yapılabilmesi, bir başka ifadeyle soruşturma ve kovuşturma işlemlerinin yürütülmesi, haklarında usule uygun şekilde verilen soruşturma izninin varlığına bağlıdır.
Nitekim Kabahatler Kanunu ile tüm idari cezalara ilişkin genel bir düzenleme getirilmiş ve TCK’dan çıkarılan kabahatlere de yer vererek idari ceza öngörmüştür. Kabahatler Kanunundan önce de pek çok idari ceza türü mevcut olup, bunların belediyelerin yetkisinde olanlarını yukarıda sıralamıştık. Nitekim idari cezalar da bir idari işlem olduğundan, anılan cezalara karşı idari yargı yerlerine iptal (itiraz) davası açılmakta idi. İptal davasının süresi genellikle kendi yasasında belirtilmekte olup, 7 gün, 15 gün, 30 gün gibi süreler içermektedir. Maddesinde 10 bend halinde düzenlenen bu fiil, aynı zamanda 2872 sayılı kanunda da düzenlenmiştir. Suçun oluşması için bu unsurlar gerekmekte olup, buradan yetkili makamların “açık ve yazılı” izniyle yukarıda belirtilen işgal halinin olabileceği ve suç oluşmayacağı sonucuna varıyoruz. Ancak böyle durumlarda bazen işgalci için olmasa da yetkili makam için suç oluşabilir. Örneğin, bir inşaat sahibine 10 günlüğüne belli sınırlar içinde kum yığma izni verilmesi, toplumun hakkını ihlal etmeyebilir hatta zorunluluk olabilir. Ancak aynı birim A şahsına süresiz olarak arabasını dükkanının önündeki kaldırıma parketme izni verirsi, bu izin araç sahibi için suç oluşturmasa da yetkili makam için suç oluşturabilir. Yasada, ceza verecek merci açıkça zabıta olarak belirlenmiş olup, belediyenin yetkisi tartışmasızdır.
Maddelerine vurgu yaptıktan sonra, “Bu kurallara göre, Anayasada idari ve adli yargının ayrılığı kabul edilmiştir. Bu ayrım uyarınca idarenin kamu gücü kullandığı ve kamu hukuku alanına giren işlem ve eylemleri idari yargı, özel hukuk alanına giren işlemleri de adli yargı denetimine tabi olacaktır. Buna bağlı olarak idari yargının görev alanına giren bir uyuşmazlığın çözümünde adli yargının görevlendirilmesi konusunda yasa koyucunun geniş takdir hakkının bulunduğunu söylemek olanaklı değildir.”[47] Nitekim AYM benzer gerekçelere, daha önce imar para cezalarına karşı sulh ceza mahkemesini görevli kılan 3194 sayılı yasanın 42. Maddenin iptaline ilişkin kararında yukarıda anılan gerekçenin devamında “daha ağır suç oluşturan eylemler için verilen idari para cezalarına karşı yapılacak başvurularda konunun idari hukukundan çok ceza hukukunu ilgilendirmesi nedeniyle adli yargının görevli olması doğaldır” görüşüne de yer vermiştir[49]. Ancak bu düşünceyi de kabul etmek Anayasanın yargı ayrılığı tercihi karşısında olanaksızdır. Hatta, bu görüş yasa koyucunun son zamanlarda pek çok adli cezayı idari cezaya dönüştürmesi ve kabahat nevinden suçları TCK kapsamından çıkarıp idari suça (kabahat) dönüştürmesi iradesi ile de çelişmektedir. Yasa koyucunun bu tercihi ile basit bazı suçlarla ceza yargısının meşgul olmaması, idari tedbir ve cezalarla konuya müdahale edilmesi tercih edilmiştir. Hal böyle olunca da, adı üstünde “idari ceza” olan bu işlemler tipik idari işlemler olup, ceza hukuku ile ilgisi yoktur. Bu işlemleri ceza yargısının uğraş alanından çıkarıp kanun yolu olarak tekrar ceza yargısına yönlendirmek, yukarıdaki saikle bağdaşmamaktadır. En önemlisi de yargı ayrılığı rejimini sulandırmaktadır. Kabahatler Kanununda ceza hukuku müesseselerine yer verildiği, pek çoğu hukukçu olmayan idari hakimlerin buna nüfuz edemeyeceği eleştirisi getirilebilir.
Ayrıca, milletlerarası aile hukuku alanında gitgide daha fazla tanınan irade serbestisi prensibi ve bu prensibin getirdiği sonuçlar incelenecektir. Ders, ulusal ve uluslararası mahkemeler tarafından uygulanan çağdaş uluslararası ceza hukuku konuları üzerinde yoğunlaşacaktır. Dersin ilk bölümünde, uluslararası ceza hukukunun ‘non bis in idem’, yasallık ve şahsilik gibi temel ilkeleri tartışılacaktır. İkinci bölümde, uluslararası topluma karşı işlenen suçlar, ulusal ve uluslararası hukuk normları çerçevesinde incelenecek ve Avrupa Topluluklarının ortak bir ceza hukukunun yaratılması perspektifine eğilinecektir. Dersin üçüncü bölümü, uluslararası ceza mahkemeleri ve yetkileri, ceza soruşturması ve muhakemesi aşamalarında uluslararası adli yardımlaşma yöntemleri ve suçluların iadesi konuları ile ilgili olacaktır. Uluslararası Ceza Mahkemesi Statüsü, yetki alanı ve uygulaması ile ad hoc ceza mahkemeleri bu bölümde değinilecek temel hususlardandır. Dersin amacı, Türk Ticaret Kanunu’nun altıncı kitabını oluşturan sigorta hukukuna ilişkin temel bilgi ve kavramların öğretilmesidir.
AİHM, askeri personeli yargılamak amacıyla kısmen ya da tamamen askeri üyelerden oluşan askeri mahkemelerin kurulması uygulamasının, çok sayıda taraf devletin hukuk sisteminde bulunduğunu, ancak bağımsızlıklarını ve tarafsızlıklarını güvence altına alacak yeterli koruma tedbirlerinin bulunması halinde AİHS’ne uygunluk arz edeceğini belirtmektedir. AİHM, üçüncü kez kopya çeken üniversite öğrencisinin okuldan çıkarılması ve başka yüksek öğretim kurumuna kabul edilmemesine ilişkin disiplin yaptırımın, eğitim hakkını ihlal etmediğini, Ek Protokolün 2. Maddesinde düzenlenen hakkın esasen ilköğrenimle ilgili olduğunu, kural olarak disiplin önlemlerinin bu maddeyi ihlal etmediğine karar vermiştir[653]. Bu konuda iç hukukumuzdaki düzenlemelere bakıldığında, TSK Personel Kanununun 50. Maddesinde; Disiplinsizlik veya ahlaki durumları sebebiyle Silahlı Kuvvetlerde kalmaları uygun görülmeyen subayların hizmet sürelerine bakılmaksızın emekli edileceği belirtilmekle birlikte, bu hükmün uygulanması bakımından eşcinsel olduğu bilinse dahi bu kişinin disiplini ihlal eden, hizmeti aksatan davranışlarının olup olmadığına bakılmalıdır. Asker kişinin, sırf eşcinsel olduğu için, silahlı kuvvetlerden ilişiğinin kesilmesi durumunda 8. Maddenin II.fıkrasında özel sınırlama sebepleri sayılmıştır.